17 Temmuz 2010 Cumartesi

Git-me


Yine de gidiyorsun ya, işte buna "GÖÇ" diyorlar...

Hayat & Ben


Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu,
ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim.
Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım.
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.
Asla keşkelerim olmadı.
Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım.
Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı;
ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.
Dostluğuma değer biçmedim,
sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim,
bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.
Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim.
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim.
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler.
Ama asıl unuttukları şuydu;
ben aldanmadım.
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar;
bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için, 
kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için.
Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar. 

CAN BABA

9 Temmuz 2010 Cuma

ZIRVALARIM (I)

Aşağı yukarı 23 yıl önce bu zamanlarda dünyaya gözlerini açtığında, “hayat” denilen bu orospunun nasıl da canını yakacağından habersizdi. Oysa zamanla öğrenecekti dünyanın bir iğrençlikler karnavalı olduğunu, asıl orospunun sırtımızdan vuran dostlarımız olduğunu, her zaman haksızlık edenin babalar olduğunu, bir lokma ekmek için ciğeri beş para etmez takım elbiselilere itaat edeceğini, haklı olduğu halde okulda, işte, evde, sokakta özür dileyen kişinin daima kendisi olacağını, sevdiği kişinin asla onu sevmeyeceğini, yaşamak için fazla çabalamak gerekmediğini, basit yaşamanın aslında sanıldığı kadar kolay olmadığını ve nicelerini…

Yalnızlığıma;


Biraz daha kal...
Beni bu çürümüşlüklerin ortasında,
taze sıçılmış bir bok gibi
bırakıp GİTME!